23 Şubat 2011 Çarşamba

ALTIN FİYATLARI REKOR KIRDI


İstanbul Kapalıçarşı'da 24 ayar külçe altının gram fiyatı 71,80 liraya yükselerek rekor kırdı. Altın, dün alışta 71,15 lira ve satışta 71,50 lira olmuştu.

Altın, dünden önceki rekor seviyeyi 3 Ocak 2011 tarihinde 71,45 lira ile görmüştü. Petroldeki yükseliş durmuyor. Kapalıçarşı'da Cumhuriyet Ata Lira 472 liradan alınıp 481 liraya, 22 ayar bilezik ise 65 liradan alınıp 70,35 liraya satılıyor. Tam altın 456 liradan alınıp 467 liraya, Çeyrek altın da 121.7 liraya satılıyor.
22 ŞUBAT 2011

EN DÜŞÜK KREDİ VE KREDİ MASRAFI HANGİ BANKADA?

Kredi kullanmak isteyen birçok vatandaş faizi düşük olan kredilere yöneliyor. Fakat en düşük aylık faizli krediye birde gizli masraflar eklendiğinde alacağınız kredi en hesaplı olmayabiliyor. Peki en düşük masrafı kim veriyor?


Bankaların yapmış olduğu konut kredisi kampanyaları ev alacak vatandaşları cezbediyor. Konut kredisi kullanacak vatandaş sunulan kampanyanın büyüsüne kapılarak soluğu bankada alıyor ve mevcut kampanyalar arasında en düşük faizli kampanyayı seçerek, kredi kullanımında ilk adımı atıyor. Yalnız kredi kullanımında vatandaşın bilmediği veya göz ardı ettiği bir ayrıntı hesaba katıldığında ise hesaplar tümden alt üst oluyor. İşte vatandaşın hesaba katmadığı masraflar, kredinin türüne, tutarına ve vadesine göre değişkenlik gösterirken, banka masrafları dışında ipotekli kredilerde de alınan ekspertiz ücreti ekspertizi yapılan konutun özelliklerine göre farklılık gösterebiliyor.

Bankaların kredi oranlarına ve kampanyalarına baktığınızda en uygun gözüken kredi hesaplandığında çokta uygun olmayabilir iken , en uygun bankayı belirlemek için hem gizli masrafların hem de kredi koşullarının dikkate alınması gerekiyor. Birçok banka uygun gösterdiği her kredide, faize ek olarak dosya istihbarat masrafı, avukat ücreti, ekspertiz ücreti, mortgage erken kapama ücreti, hayat ve konut sigortası gibi ücretler alıyor.

Konut kredisindeki en düşük masrafı hangi alıyor?

Vatandaşın gizli masrafların toplam tutarını hesaplayıp zarara uğramaması için bu yıl bankaların 100 bin TL ve 120 ay vade ile toplam masraf ve yıllık maliyet oranlarını sizler için hesapladık. Banka banka kredi masrafları:



AKBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.81

Taksit tutarı: 1.306 TL

Toplam Masraf: 1.935 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.63



ANADOLUBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.84

Taksit tutarı: 1.325 TL

Toplam Masraf: 3.300 TL

Yıllık Maliyet (%): 11.38



CİTİBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.81

Taksit tutarı: 1.306 TL

Toplam Masraf: 1.935 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.63



DENİZBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.81

Taksit tutarı: 1.306 TL

Toplam Masraf: 1.935 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.63



FİNANSBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.93

Taksit tutarı: 1.386 TL

Toplam Masraf: 2.725 TL

Yıllık Maliyet (%): 12.45



FORTİS BANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.80

Taksit tutarı: 1.300 TL

Toplam Masraf: 2.100 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.53



GARANTİ

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.85

Taksit tutarı: 1.361 TL

Toplam Masraf: 2.800 TL

Yıllık Maliyet (%): 11.79



HALKBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.78

Taksit tutarı: 1.286 TL

Toplam Masraf: 850 TL

Yıllık Maliyet (%): 9.99



HSBC

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.83

Taksit tutarı: 1.319 TL

Toplam Masraf: 2.700 TL

Yıllık Maliyet (%): 11.11



ING BANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.85

Taksit tutarı: 1.332 TL

Toplam Masraf: 1.820 TL

Yıllık Maliyet (%): 11.12



İŞ BANKASI

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.81

Taksit tutarı: 1.306 TL

Toplam Masraf: 1.750 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.63



ŞEKERBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 1.02

Taksit tutarı: 1.448 TL

Toplam Masraf: 2.400 TL

Yıllık Maliyet (%): 13.63



TEB

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.80

Taksit tutarı: 1.300 TL

Toplam Masraf: 2.100 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.53


TÜRKİYE FİNANS

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.96

Taksit tutarı: 1.407 TL

Toplam Masraf: 2.350 TL

Yıllık Maliyet (%): 12.80



VAKIFBANK

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.79

Taksit tutarı: 1.292 TL

Toplam Masraf: 1.525 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.30



YKB

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.85

Taksit tutarı: 1.292 TL

Toplam Masraf: 2.250 TL

Yıllık Maliyet (%): 11.20



ZİRAAT BANKASI

Kredi tutarı: 100 bin TL

Vadesi: 120 ay

Faiz oranı: % 0.79

Taksit tutarı: 1.283 TL

Toplam Masraf: 1.750 TL

Yıllık Maliyet (%): 10.36

 kaynak

Emlakbank
bilge.ozbek@emlakbank.com

tıg işinden çok güzel havlu kenarı modelleri







MEKİK İLE YAPILAN EL YAPIMI TAKILAR




19 Şubat 2011 Cumartesi

igne oyası yazma modelleri

Yemeni iğne Oyası
yepyeni ve çok güzel yazma modelleri
  boncuklu oya örneği

Kısırlık – İnfertilite Nedir ?

İnfertilite, yani istenildiği halde çocuk sahibi olamama pekçok toplumda önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tanım olarak, en az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi uygulanmaksızın haftada 2-3 kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilmemesi infertilite yani kısırlık olarak adlandırılmaktadır.
İnfertilite görülme sıklığı toplumlar arasında büyük farklılıklar göstermez. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık yüzde onbeşi infertilite nedeni yardımla üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu çiftlerin büyük bir kısmında gebe kalamamanın
nedenini açıklayacak sebepler bulunabilirken, yaklaşık yüzde 10-12sinde herhangi bir patoloji tespit edilemez. Bu çiftler açıklanamayan infertilite olarak adlandırılırlar.İnfertilitenin nedenlerini anlayabilmek ve tedavisini planlayabilmek için önce kadında ve erkekde üreme döngüsünün nasıl işlediğini ve gebeliğin oluş mekanizmasını anlamak gerekir.
“Ne zaman çocuk sahibi olmayı planlıyorsunuz ?” sorusu pek çok yeni evli çiftin en çok karşılaştığı sorudur. Aslında bu soru yeni evlenen çiftlerin kendi kendilerine de ilk sordukları soruların başında gelir. Özellikle kadının çalışmadığı, geleneksel aile yapısındaki çiftlerde balayında gebe kalma hayali kuran çok genç çift vardır. Çocuğun ailenin geçimi ve işleri için önemli olduğu, kırsal alanda ise sadece çocuk sahibi olmak için evlenen kadın ve erkekler azımsanamayacak kadar çoktur. Bizim toplumumuz gibi çocuk sahibi olmanın ayrıcalık ve prestij olarak görüldüğü toplumlarda ise infertilite neredeyse hayati öneme sahiptir. Bir başka grup ise, çalışma hayatının zorlukları içinde evlenmeye zaman bulamamış ancak yaşı ilerlediği için bir an önce evlenip çocuk sahibi olmayı düşünen bireylerden oluşur. Tüm bu bireylerin ortak yanılgısı istedikleri anda, hatta belki balayında gebe kalabileceklerini düşünmeleridir. Pekçok sinema filminde ve romanda kahraman tek bir ilişki ile ya da bebek istediği zamanda gebe kalabilirken gerçek hayatta durum bu değildir. Hiçbir sağlık problemi olmayan tamamen normal bir çifti ele aldığımızda, kadının tek bir adet döneminde, her gün ilişkide bulunsalar bile, gebe kalma olasılığı sadece %25dir. Çiftin fertilite potansiyelini gösteren bu durum “fekundite” olarak adlandırılır. İnsan, organizma olarak üreme potansiyeli çok yüksek bir canlı değildir. Bunun pekçok nedeni vardır. Bazı yumurtalar döllenmez, bazıları da döllense bile embryo döneminde gelişme gösteremez.
Gebelik bir anlamda şans işidir. Bunu kabaaca Rus ruletine benzetmek mümkündür. Hangi çiftin gebe kalabileceğini, yada hangisinin gebe kalamayacağını önceden tahmin etmek imkansızdır! Tek bir ilişkide %25 olan gebelik elde etme şansı bir yılın sonunda %85e çıkar. Yani bir yıl sonunda her 100 çifttten 85inde gebelik elde edilecektir. Geri kalan 15 çift ise infertilite ile karşı karşıya demektir. Bazı yazarlara göre ise birinci yılın sonunda gebelik olmaz ise, çifte infertil demek doğru değildir. Bunun için 2 yıl beklemek gerekmektedir. Gerçekten de ilk yılın sonunda %85 olan gebelik oranı ikinci yılın sonunda %92 civarında saptanır. Tek bir adet siklusunda gebe kalma şansı pek çok faktörün etkisi altındadır. Bu faktörleri inceleyecek olursak Kadının yaşı: Biyolojik saat ilerledikçe kadının gebe kalma şansı giderek azalır. Bunun en önemli nedeni yaş ile birlikte yumurtalıklardaki yumurta sayısı ve kalitesinin azalmasıdır. 20 yaşında bir kadın ile 21 yaşındakinin gebe kalma olasılıkları arasındaki fark çok büyük değilken 30lu yaşlarda bu fark daha fazla anlam kazanır.
Cinsel ilişki sıklığı: Cinsel ilişki sıklığı açısından normal ya da anormal diye bir sınıflama yapmak doğru değildir. Önemli olan ilişki sayısının az ya da çokluğu değil yeterliliğidir. Bunun için optimum sayı haftada 3 ilişkidir.
Zamanlama : Cinsel ilişki sıklığının yanısıra ilişkinin zamanlaması da önemlidir. Yumurtlamanın olduğu günlerde girilecek olan ilişki, gebelik olasılığını arttıracaktır.
Süre: Çiftin ne kadar zamandır çocuk istediği önemli bir noktadır. Gebe kalmaya uğraşan çiftlerde aradan geçen süre uzadıkça, tıbbi yardım almadan başarılı bir gebelik elde etme olasılığı da o ölçüde azalmaktadır.
Patoloji: İnfertiliteye neden olabilecek bir patolojinin varlığı da gebelik şansını azaltır. Bunlara en güzel örnek geçirilmiş ameliyatlar ya da endometriozisdir.
Eğer bir çiftte fertilite problemi varsa bu gebeliği nasıl etkiler?
Gebe kalma pek çok faktörün etkisi altındadır. Örneğin sperm sayısı olması gerekenin yarısı kadar olan bir erkek ve normal bir kadından oluşan çiftte gebelik şansı yarı yarıya azalır. Gebeliği etkileyen her faktör için durum böyle değildir. Örneğin kadında her iki tüpün de tıkalı olduğu durumlarda gebelik şansı neredeyse yok gibidir. Benzer şekilde testislerinde sperm üretimi olmayan ya da spermleri testisden dış dünyaya taşıyan kanalların fonksiyon görmediği erkeklerin de doğal yollardan çocuk sahibi olmaları büyük sürpriz olur. Bu açıdan bakıldığında çocuk isteği ile hekime müracaat eden çiftlerde hem erkek hem de kadın detaylı olarak incelenmelidir. Çiftin her ikisinde de problem olduğunda gebelik şansı bunların toplamı ölçüsünde değil çarpımı ölçüsünde azalır. Eğer insan ömrü 300-400 yıla çıkarılabilse ve bu süre zarfında kadından yumurta, erkekden de sperm üretimi sağlanabilse, açıklanamayan infertilite vakalarının tamamına yakını gebe kalabilirdi. Bu durum infertilitede zamanın önemini açıkça ortaya koyan bir olgudur. Gebelik olasılığı arttırılmalıdır ve bu da ancak tıbbi tedavi ile mümkün olmaktadır.
Ne zaman endişelenmeli, ne zaman hekime gitmeli ?
Eğer bir yıldan uzun bir süredir ovülasyona denk gelen günlerde 2-3 günde bir düzenli olarak cinsel ilişkide bulunuyorsanız ve herhangi bir korunma yöntemi uygulamadığınız halde gebe kalamadıysanız infertil sınıfına giriyorsunuz demektir. Bu asla normal yollardan gebe kalamazsınız demek değildir ancak istatistiksel anlamdan bakıldığında şans azalmış olmaktadır. Artık tıbbi yardıma ihtiyacınız vardır. Bu yardım için belirli ve kesin bir zaman yoktur. Bebek sahibi olmamanız sizi endişelendirmeye başladığında bir jinekoloğa gitmelisiniz. Pek çok çift infertiliteyi çekinecek hatta utanacak bir durum olarak görür ve kendilerini yanlız hissederler. Oysa durum bu derece kötü değildir. Tüm dünyada pek çok çift aynı problemi yaşamaktadır ve bunları önemli bir kısmı çok basit tedavilerle gebe kalabilmektedir. Burada çiftleri kısıtlayan infertilitenin herzaman önemli bir problem olmasına rağmen acil olmamasında yatmaktadır. Genelde kişiler doktora gitmeyi herhangi bir bahanenin arkasına saklayarak ertelemekte ve sürekli gelecek ay demektedirler. Oysa hayatta zaman dışında herşeyin telafisi mümkündür.Bazı durumlarda ise hekime müracaat etmeden önce 1 yıl beklemek gereksizdir. Çok sık ya da seyrek adet görmek Geçirilmiş pelvik enfeksiyon öyküsü 2′den fazla sayıda düşük Kadın yaşının ileri olması Erkekte testislerin küçük olması Prostat enfeksiyonu öyküsü. varsa vakit kaybetmeden profesyonel bir yardim ya da öneri almak için girişimde bulunmak akıllıca olacaktır.Hekime başvurmadan önce bazı basit önlemler ile üreme potansiyelinizi arttırabileceğinizi aklınızdan çıkartmayın. Bu önlemlerin en başında gelenlerden birisi vücut ağırlığı, diet ve egzersiz arasındaki dengenin sağlanmasıdır. Uygun diet ve egzersiz optimal üreme fonksiyonu için son derece önemlidir. Düşük kilolu ya da aşırı şişman kadınlar gebe kalmada güçlükler yaşayabilirler. Kadınlık hormonu olan östrojenin büyük kısmı yumurtalıklarda üretilir. Ancak yağ dokusu da küçümsenemeyecek bir östroje n kayn ağıdır. Döllenme olayı hassas hormonal dengelerin rol aldığı karmaşık bir olaydır. Bu olayın başarı ile sonuçlanabilmesi için stabil bir hormonal durum gereklidir. Bu nedenle az ya da fazla kiloların infertiliteye neden olabilmesi şaşırtıcı bir durum değildir. Normalin %10-15 altında ya da üstünde olan vücut ağırlığı üreme sistemini kökten etkileyebilir. Bunun en güzel örneği beslenme bozukluğu olan aşırı zayıf kişilerde adet kanamalarının düzensiz oluşudur. Bu düzensiz kanamalar genelde anovülasyon yani yumurtlamanın olmaması ile birarada seyreder. Maraton koşucuları, yüzücüler gibi ağır sporlar ile uğraşan kadınların pekçoğunda adet düzenzilikleri ve dolayısı ile infertilite sorunu mevcuttur.Fertilite üzerinde etkili bir başka faktör de sigara ve alkoldür. Sigara erkeklerde sperm sayısını azaltırken kadınlarda da yumurta kalitesini bozar. Benzer şekilde alkolde sperm sayısı üzerinde olumsuz rol oynadığı tespit edilen bir maddedir. Değişik hastalıklar için kullanılan ilaçlar da fertiliteyi etkiler. Özellikle ülser ve tansiyon ilaçlarının sperm sayıları üzerine etkili olduğu bilinmektedir. Kafein alımının azaltılması ise konsepsiyon şansını arttırır.Cinsel ilişki sıklığı üreme yeteneğini direk etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. İlişki ne kadar sık olursa gebelik şansı o derece yüksek olur. Burada kastedilen hergün girilen ilişki değildir. Bu sperm sayı ve kalitesini azaltır. İdeal olan ovülasyona yakın günlerde gün aşırı ilişkiye girmektir. Günümüzde hem erkeğin hem de kadının çalışma hayatı içinde olması, mesleki stresler ve kaygılar nedeni ile cinsel güdülerde ve istekte azalma çoğu çiftin ortak yakınmasıdır. Bu nedenlerle ilişki daha ziyade hafta sonları olmaktadır. Doğal olarak bu çiftlerin gebelik elde etmesi gecikecek ve büyük olasılıkla çift infertilite nedeni ile hekime başvurmak zorunda kalacaktır.İlişkinin sıklığı yanısıra zamanlaması da son derece önemlidir. İnsan dışında hemen hemen bütün canlılar yumurtlama dönemini bilirler. Östrus ya da kızgınlık dönemi olarak adlandırılan bu devrede cinsel istekleri artar ve çiftleşirler. Hatta kedilerin bu özelliği pekçok espiriye de konu olmaktadır. Oysa insanlarda durum farklıdır. Kadında belirgin bir kızgınlık dönemi yoktur ve pekçok kadın yumurtlama dönemini fark edemez. Çeşitli yöntemler ile kadının adet düzeni saptanır ve ovülasyon dönemi tespit edilebilir. Fertil dönem denilen gebe kalma olasılığının yüksek olduğu dönemde bu nedenle gün aşırı ilişki önerilir.Cinsel ilişki ve fertilite arasındaki bağ ile ilgili son nokta uygun şekilde ilişkide bulunmaktır. Doğada çok değişik hayvan türleri vardır ve bunların herbiri soyunu devam ettirmek için farklı mekanizmalar geliştirmiştir. Örneğin domuzlar sperm açısından çok cimridirer. Erkeğin penisi spiral şeklindedir ve dişinin vajinasına adeta vidalanır. Bu sayede tek bir sperm bile boşa gitmez. İnsanlarda bu tarz mekanizmalar mevcut değildir. Gerçekte bu tür tekniklere gerek de yoktur. İlişki sonrası semenin vajina dışına kaçması son derece normaldir. Pekçok kadın bunu gebelik şansı açısından olumsuz bir faktör olarak yorumlamakla birlikte gerçe bu değildir. Semenin dışarı gelmesi ilişkinin uygun şekilde yapıldığının göstergesidir. Çocuk isteyen çiftlerde genelde önerilen erkeğin üstte olduğu pozisyonlardır. İlişki sonrası kadının en az 5 dakika sırt üstü yatması ve vajinal duştan kaçınması da diğer öneriler arasındadır. İlişki esnasında kayganlığı sağlamak amacı ile kullanılan yapay maddeler spermler üzerinde ölümcül etki yaratabileceğinden önerilmemektedir. Çok gerek duyuluyor ise petrol bazlı olanlar yerine sıvı parafin tercih edilmelidir. İnfertiltenin geçmişe göre daha sık görülmesinin nedenlerinden biriside kadınların çalışma hayatı içinde daha fazla yer almalarıdır. Çoğu kadın çocuk sahibi olmak için işinde yükselmeyi beklemekde bu nedenle de yaşı ilerlemektedir. Yine pekçok işveren -ki buna çok büyük holdingler de dahildir- işe alacakları bayan personele belirli bir süre gebe kalmama kısıtlaması getirmektedir. Zaman geçtikçe kadının üreme potansi yeli azalm akta ve dolayısı ile infertilite daha sık karşımıza çıkmaktadır. Aslına bakılırsa bebek sahibi olmak için en uygun zaman diye birşey sözkonusu değildir. Kadının üreme potansiyeli 20-30 yaş arasında zirvededir. 30 yaştan sonra azalan bu potansiyel 35 yaşından sonra keskin ve hızlı bir düşüş gösterir. Bebek sahibi olmak için en uygun zaman oldukça kişisel bir karardır. Ancak çeşitli nedenler ile çocuk sahibi olmayı geciktiren ya da geciktirmeyi düşünen şiftlerin karşısında başka bir problem daha vardır: Sosyal baskılar. Hemen her toplumda özellikle aile büyükleri biran önce torun sahibi olmak için baskı kurma eğilimindedirler. Medyada yer alan ve çiftlerin biran önce bebek sahibi olmasını öneren yazılar da benzer şekilde baskı unsurudur. Tüm bu faktörlerin etkisi ile yeni evli ya da uzun süre etkili yöntemlerle korunmuş çiftler daha infertilite sınıfına girmedikleri halde sırf kadın 30 yaşına geldi diye doktor doktor dolaşabilmektedirler.Üreme potansiyeli azalıyor mu?Bu soru hem konu ile ilgilenen hekimlerin hem de olayla direk ilgili olan çiftlerin cevabını aradığı sorulardan biridir. Cevap kesin değildir ancak muhtelemelen önerme doğrudur. Kadının evlenme yaşının artması, cinsel özgürlük ile birlikte cinsel yolla bulaşan hastalık oaranlarındaki yükselme, nedeni bilinmemekle birlikte erkekde sperm sayısındaki global azalma bu durumun nedeni olabilir. Sperm sayılarındaki azalma ilginç bir global gözlemdir. Gerçekten de son 15-20 yılda tüm dünyada yaygın olarak sperm sayılarında bir azalma eğilimi dikkati çeklmektedir. Bu durumun çevresel kirlenmeden mi yoksa modern yaşamın yüklediği stresden mi kaynaklandığı belli değildir. Sevindirici olan ise üreme potansiyeli üzerindeki bunca olumsuzluğa karşın, yardımla üreme tekniklerindeki gelişmeler ve buna bağlı olarak artan başarı oranlarıdır. Yine modern insanın infertiliteyi tabu olmaktan çıkarması ve tedavi alternatiflerini bilinçli bir şekilde değerlendirmesi de kayda değer bir ilerlemedir.

kefir nedir


Kefir taneleriKefir, çok eski yıllardan beri özellikle Kafkasya bölgesinde yapılan, bugün ise Avrupa ve Amerika ülkelerinde ticari maksatla imal edilen süt asidi ve alkol fermantasyonu yardımıyla yapılan köpüklü, koyu kıvamlı (yoğurt kıvamında), hafif ekşimsi bir Türk içeceği.
Kefir, beyazımtrak renkte, karnabaharı andırır şekilde ve genellikle bezelye veya fındık büyüklüğünde tanelerden meydana gelmiştir. Kefir tanesinde; Torula mayaları, Saccharomyces sp., Lactococcus spp., Lactobacillus sp.,Leuconostoc spp gibi mikroorganizmalar bulunur. Bunların faaliyeti sonucu süt asidi, etil alkol ve karbondioksit meydana gelir. Kefir tanesi içerisinde bulunan mikroorganizmalardan bazıları süt şekerini parçalayarak süt asidi oluştururlar ve süt pıhtılaşır. Mikroorganizmalardan bazıları ise karbondioksit ve etil alkol meydana getirirler.
Kefirin bileşimi
Su % 88-89
Süt asidi % 0,8-0,9
Etil alkol % 0,6-1,1
Süt şekeri / laktoz % 1,7-2,7
Kazein % 2,5-2,9
Mineraller % 0,6-0,8
Albümin % 0,1-0,3
Yağ % 2,8-3,3
Fermantasyon sonucu kefir adı verilen hafif ekşimsi, köpüklü, alkollü ve yoğurt kıvamında bir süt içkisi ortaya çıkar. Kefir yapımında inek, koyun, keçi, manda sütleri yağlı veya yağsız olsun kullanılabilir. Eski Orta Asya’da çok kullanılan kefire, günümüzde bilhassa Kafkasya’da rastlanmaktadır.Rusya’da çok satılır.
Çeşitli yayınlarda kefirin iştahsızlık, uykusuzluk, verem ve böbrek hastalıklarında, bronşit ve astımda, ekzema tedavisinde

İTALYA GARDA GÖLÜ

İtalya’nın en büyük gölü Garda (Lago di Garda) Verona’ya 30, Milano’ya 100 ve Venedik’e 130 km uzaklıkta
İtalya seyahatinizi planlarken bu güzel çevreye ayıracak en az bir gününüz olsun. Her türlü ulaşım imkanına sahip Garda Gölü, İngiliz seyahat acentelerinin haftasonu turlarına girdi bile.Renklerle dolu muhteşem bir doğal manzaranın yanı sıra Akdeniz ikliminin sunduğu her türlü güzelliği bulacağınız Garda gölü civarında zeytinyağı ürünleri ve yörenin nefis İtalyan şarapları ziyaretçilerin favorisi.Göl kenarında yerleşik pastel renkli kasabalar arasında zigzaglar çizerek dolşan tekne turlarına katılabilirsiniz. Gölün güney ucundaki Sirmione, gölün içine doğru uzanan incecik bir yarımada. Rüzgar sörfü yapmak için çok iyi bir seçenek.Gölün kuzeydoğusunda Malcesine kasabasının evlerindeki hoş mimariye dikkat. Baldo tepesine teleferikle çıkarak nefes kesen panoramanın tadını çıkarın.

Isırganın Saçlardaki İnanılmaz Etkisi!

Rahman’ın Rahmet hazinelerinden Şafî ismi’nin tecellisidir Isırgan…
Gerek çay gibi içilerek, gerek lapa yapılarak, gerekse suyundan faydalanılarak kullanılan, tohumları, kökleri, sapları ve yaprakları ile mucize gibi bir bitki.. Pek çok derde deva olan ısırganı taze bulabildiğimiz şu aralar bol bol almakta fayda var…
Saçlarınız;
ince telliyse,
dökülüyorlarsa,
püskül püskül olmuşlarsa,
yıpranmış görünüyorlarsa,
ısırgan otu tam size göre bir bitki…
Saçlarınız için ısırgandan mutlaka faydalanın.. Etkisini ilk kez kullanımdan itibaren mutlaka farkedeceksiniz inşaallah..
2 sap ısırganı sapları ve yaprakları ile birlikte küçük bir kaba koyup, üzerine 1 su bardağı kaynar suyu dökün. Ocağın altını açıp, 3 – 4 dakika kadar da kaynatın. Kaynattıktan sonra ocağın altını kapatıp 10 dakika kadar demlenmeye bırakın. Demlenen ısırganın suyunu güzelce süzün; hatta lapasında kalan suyu da süzgeçte bir kaşık yardımı ile ya da eliniz ile bastırarak süzün. Süzülen bu suyu saç diplerinize parmak uçlarınız ile masaj yaparak yedirin.
Isırganı demlerken, kaba sığması için ikiye ya da üçe kırarak ya da bitkiyi ince ince kıyarak da demleyebilirsiniz. (mutlaka eldiven kullanınız! )
Hergün düzenli olarak bunu yaptığınızda sadece bir haftada bir haftada bile saçlarınız eski sağlıklarına geri dönmeye başlıyor ve ilk ısırgan suyu tedavisinden itibaren dökülme duruyor. Bir kaç ay boyunca düzenli olarak sürekli yaparsanız eğer, (saç kökleriniz ölmemiş ise) dökülmüş saçlarınızın yeniden canlandığını görme olasılığınız da çok yüksek.
Isırgan suyu tedavisi ile saçlarda gözlenen değişiklikleri şöyle sıralayabiliriz:Dökülme duruyor,
Saç telleri kalınlaşıyor,
Saçlar gürleşiyor,
Güçleniyor,
Hacim kazanıyor,
Yıpranma azalıyor
Kepeklenmeye iyi geliyor
Isırgan demetler halinde pazarlarda bolca var şu sıralar.. Bir demetini 1 ya da 1,5 liraya alabiliyorsunuz. Tek bir demet de bir hafta yeterli geliyor.. Bir demeti bir haftaya bölerek derin dondurucuda buzdolabı poşetlerinde saklamanız mümkün. Hergün bir poşeti açıp, yukarıda anlattığımız şekilde demleyebiliyorsunuz kolayca.
Elma sirkeli yöntem :Son olarak; ısırgan suyu tedavilerinde sirke ile yapılan bir yöntem de vardır :
250 ml gerçek elma sirkesi kaynama derecesine kadar ısıtılır (kaynatılmaz) ve içine bir avuç dolusu ince kıyılmış ısırgan otu yaprağı eklenerek, soğuyana kadar demlendirilir ve süzülür. Saç derisine masaj yapılarka uygulanır.
Bu tarifi hanüz denemedik o yüzden sonuçlarını bilmiyoruz fakat elma sirkeli olduğu için daha güçlü etki edecektir muhtemelen..
Elma sirkesini tek başına da kullanabilirsiniz :
Tarifteki elma sirkesini tek başına da kullanabilirsiniz. Kafa derisinde çok kepeklenme ve kaşıntı varsa; düzenli olarak, saçlarınızı duruladıktan sonra küçük bir kapta 2 litre suya yarım çay bardağı ( küçük çay bardaklarından) kadar elma sirkesi ilavesi ile saçlarınızı durularsanız, hem parlak hem yumuşak olurlar.. Düzenli kullandığınızda ise kepekten ve kaşıntıdan da kurtulmuş olursunuz. Elma sirkesinin kokusunu dert etmeyin çünkü saçlarınız kuruyana kadar uçup gidecektir.
Sadece saçlarımız için değil, pek çok hastalık için de kullanılan, çayı içilen, denenmiş ve kabul görmüş bir bitki ısırgan..
Pazarlada bolca olduğu şu sıralarda sakın kaçırmayın; mutlaka faydalanın!

Keçi boynuzu ve faydaları


Latince adı: Ceratonia siliqua L.
İngilizce: Carob, St.John’s Bread, Locust bean
Almanca: Johannisbrot
TANIMIBotanik Bilgisi

10 m kadar boya ulasabilen, kisin yapraklarini dökmeyen bir agaçtir. Yapraklari 3 – 5 çift yaprakçikli,çiçekler yesil renkli ve meyvalar ise fasulye kapçigina veya keçi boynuzuna benzer sekilde ince, uzun ve kahve renklidirler. Meyvalarin boyu 10 – 20 cm, kalinliklari ise 3 – 5 mm arasindadir.
FAYDALARIKeçiboynuzunun en büyük özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır. Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır. Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki; derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir. Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir . Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit insan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki, bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.


  • Analgesic Ağrı kesici
  • Antiallergenic Alerjiye karşı
  • Antiasthmatic Astıma karşı
  • Antibacterial Bakteri yok edici
  • Antibronchitic Bronşite karşı
  • Anticancer Kansere karşı
  • Antihepatotoxic Karaciğeri toksinden arındırıcı
  • Antioksidant Serbest radikalleri yok edici
  • Immunostimulant Bağışıklık sistemini güçlendirici
  • Antiviral Mikroplara karşı
  • Antiseptic Antiseptik
  • Cancer-preventive Kansere karşı koruyucu
  • Antinitrosaminic Nitrozamin yok edici
  • Bronchodilator Bronş genişletici
  • Antipolio Çocuk felçine karşı
  • Keçiboynuzu aynı zamanda hareketli sperm sayısını artıran özelliğe de sahiptir. Aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının kullanmasında çok büyük fayda vardır. Kısaca, sperm sayısı az olanlar için ideal bir bitkisel çözümdür.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi gallik asit çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir. Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkan. Balgam söktürücü gücü ve astım a karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir.
KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ
Faydaları:
* Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)
* İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir
* Balgam söktürür,göğsü yumuşatır,bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir. (Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)
* Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir . Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir.
* Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
Uygulama1: Genel nefes darlığı ve alerjik nefes darlığı ve de soğuk alerjisi durumunda

Orta büyüklükteki keçiboynuzundan altı-yedi adetini önce soğuk su altında yıkayınız. Daha sonra bunları küçük küçük (3 – 4 cm uzunluğunda) kırarak, kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suyun içine atınız. Hafif ateşte 7 – 8 dakika kaynatınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye doldurunuz. Buzdolabında en fazla üç gün bekleyebilir. Hergün sabah, kahvaltı arasında ve akşam yemeğinden önce bir çay bardağı içilir. Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan korunabilir. Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir. Hiç ara vermeden yirmi gün uygulayınız. Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara vermeden onbeş gün devam ediniz. Onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırınız ve sabah kahvaltınız arasında ve de akşam yemeğinden önce birer çay bardağı içiniz. Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda ayrıca bal tüketmeyiniz.Dikkat: 5 ile 12 yaş arasındaki çocuklarda nefes darlığı veya alerjiye bağlı nefes darlığı söz konusu ise, bu taktirde uygulama 1’ e göre sadece bir çay bardağı sabah kahvaltısı arasında içilecektir. Akşam yemeklerinde içilmeyecektir. Dikkat: Bu kürü uygularken kahvaltıda ayrıca bal tüketmeyiniz. Daha güçlü olur diye bir çay kaşığından daha fazla bal ilave etmeyiniz. Uygulama
2: Akciğer kanserini önleyici olarak
Uygulama 1 den en önemli farkı ve dikkat edilmesi gereken nokta kaynama süresidir. Soğuk su altında 6-7 adet keçiboynuzunu yıkadıktan sonra 600-650 ml (yarım litreden biraz fazla) kaynamakta olan suyun içine harnupları kırarak atınız. 3-4 dakika hafif ateşte ağzı kapalı olarak kaynadıktan sonra 20 dakika soğumaya bırakınız. Yirmi dakika sonra harnup parçalarını temiz bir kaşık ile kabın içerisinden çıkartınız. Soğuduktan sonra temiz bir kaba suyunu alınız. Her ay dört gün, sabah ve akşam birer çay bardağı içilir.Uygulama
3: Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı
Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna, diğer yarısınıda akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca hergün devam ediniz. Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca hergün akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz. Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.
Not: Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız. Ancak, bilmeniz gereken nokta kullanacağınız bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır. Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız. Buradaki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı teşhis amacı yoktur.
Kaynak:Prof.İbrahim Adnan Saracoğlu
Bitkilerdeki sağlık mucizesi adlı kitabı

15 Şubat 2011 Salı

Değişik kız bebekleri için örgü yelek modeli


beyaz ajurlu bebek yeleği bu modelde çok güzel ilginizi çekecektir.


  • işlemeli yelek modeli



  • desenli bebek yeleği

  • Bebek takımı ve bebek pantolonu modeli








  • TİRAMİSU


    kek için malzemeler:
    4 yumurta
    5 fincan un
    3 fincan seker
    1fincan(yarısı sıvı yağ,yarısı su)
    1 paket kakao
    vanilya,kabartmatozu
    yapılışı:
    şeker ve yumurtayı beyazlaşıncaya kadar çırp
    malzemeleri karıstır.
    piştikten sonra 15 dk dınlendir.
    sosu:
    1bardak suya
    1 yemek kaşığınescafe
    1 yemek kaşığı şeker koy
    erıyınceye kadar karıştır.
    kreması için malzemeler:
    4 su bardağı süt
    4 çorba kaşığı un
    3 yumurta sarısı
    2 çorba kaşığı şeker
    1 paket labne peyniri
    yapılışı:
    süt,un,yumurta sarısı,şeker karıştırılıp, pişirilir.
    piştikten sonra içinelabne konularak,karıştırılır.
    hazırlanan kek ortadan ikiye bölünür.
    hazırlanan sos esıt olarak her iki parçaya dökülür .
    arasına kremanın yarıdan fazlası konulur.
    kekın üzerine kalan krema sürüldükten sonra,
    üzerine kakao dökülür.
    afiyet olsun…….

    DANTEL ODA TAKIMI MODELLERİ

    11 Şubat 2011 Cuma

    KÖFTELİ İSKENDER KEBAP

    500 gr. kıyma
    1 soğan
    1 yumurta
    1 tutam maydanoz
    tuz, karabiber
    kekik
    3 tırnak pide
    1 kase yoğurt
    1 çorba k. salça
    1 çorba k. tereyağı
    2 domates
    2 biber
    HAZIRLANIŞI:
    Kıymanın içine soğan rendesini,yumurtayı,maydanozu
    tuz ve baharatları koyup yoğurun ve uzun ince köfteler
    yapın. köfteleri yağda kızartın. bu arada pideleri
    fırında ısıtıp küp doğrayın. pideleri servis tabağının altına
    alın. kenarına yoğurdu dökün. üzerine kızarmış köfteleri
    yerleştirin. diğer tarafta salça ve tereyağı ile bir sos
    hazırlayıp onuda üzerine gezdirin. en son kızarmış domates
    ve biber ile servis yapın.

    ALMAN PASTASI

    ALMAN PASTASI:
    2 yumurta
    yarım p. yaşmaya
    5 çorba k. tozşeker
    1 su b.süt
    1 çay b. su
    150 gr.  margarin
    1 tatlı k. mahlep
    alabildiği kadar un
    Kreması:
    2 yumurta sarısı
    3 su b. süt
    2 çorba k. nişasta
    2 çorba k. un
    1 paket vanilya
    1 paket labne peynir
    1 su b. toz şeker
    Üzeri için:
    pudra şekeri
    kakao
    HAZIRLANIŞI:
    Karıştıram kabına 1 su bardağı sütü alın.
    Üzerine yaşmayayı ekleyin.1çay bardağı ılık
    su ile mayayı eritin.
    2 adet yumurtayı kırın ve karıştırın.
    Üzerine 1 tatlı kaşığı mahlepi ilave edin.
    159 gr.margarini ekleyin.
    Üzerine alabildiği kadar un ilave edip
    kulak memesi kıvamında bir hamur elde edin.
    Hamur bezelere ayırın.
    Bezeleri elinizle yuvarlak yapın.Bezeleri fırın
    tepsisine dizin  ve üzerlerini elinizle hafifçe bastırın.
    Tepsiyi mayalanmısı biraz bekletin.Daha sonra önceden
    ısıtılmış 180 derecelil fırında pişirin.
    Kreması için tencereye 3 su bardağı sütü
    toz şeker,nişasta,un ve vanilyayı ekelyin.
    Sürekli karıştırın.
    Üzerine 2 adet yumurta sarısı ekleyin.
    Ocağın altını kapatın ve 1 paket labne peyniri
    ilave edin.
    Alman pastasının üst kısmında kesin.
    İçine kremadan ekleyin.Kivi ile süsleyerek servis edin.

    ÇİKOLATALI BADEMLİ ÇITIRLAR

    3 yumurtanın akı
    2,5 su b. pudra şekeri
    1 tatlı kaşığı limon suyu
    150gr çikolata
    1 su b. fındık
    1 su b. badem
    HAZIRLANIŞI:
    Önce yumurta aklarını mikserle kar haline gelene
    kadar çırpın. daha sonra içine pudra şekerini,limon
    suyunu,kıyılmış çikolatayı ve toz haline getirilmiş
    badem ve fındıkları ekleyip karıştırın. daha sonra
    kağıt kalıplara kaşıkla paylaştırın.140 derecelik
    fırında 45 dakika pişirin. kağıt kalıplardan sıcakken
    çıkartın. eğer yapışmışsa kağıtları suya batırarak
    bir iki dakika bekletin. dışı kıtır içi yumuşacık
    çikolatalı acıbadem kurabiyesi tadında bir tatlı.
    çocuklar bu lezzete bayılacak.

    ERZURUMUN MEŞHUR KADAYIF DOLMASI

    KADAYIF DOLMASI:
    250 gr.tel kadayıf
    1 su b.ceviz içi
    bulamaç için:
    2 yumurta
    yarım çay b.süt su karışımı
    kızartmak için:
    sıvıyağ
    şerbeti için:
    3 su b.su
    3 su b.toz şeker
    HAZIRLANIŞI:
    Tel kadayıftan elinizle bir parça kopartıp el ayası büyüklüğünde didikleyin. İçine
    bir kaşık dövülmüş ceviz koyup sarmaya başlayın. Yarısına gelince dolma gibi kenarlarını
    içe kıvırın. çok sıkı ya da çok gevşek olmamalı. Diğer tarafta yumurtayı iyice çırpıp su ve
    süt karışımına batırın. Çok fazla bulamayın. Daha sonra ısıtılmış yağda nar gibi kızartın.
    Daha önceden hazırladığınız soğuk şerbete atıp bir iki dakika şerbette  bırakıp servis
    tabağına alın. Ilık yenmesi tavsiye ediliyor.İsterseniz çok miktarda hazırlayıp dondurucuda
    saklayıp yenmesine yakın kızartabilirsiniz.